Koronavirüs salgını hayatımızdaki pek çok şeyde olduğu gibi eğitim uygulamalarında da değişikliğe neden oldu. Öğrencilerin eğitimlerine devam edebilmeleri için dijital teknolojilerden yararlanılarak çok kısa sürede uzaktan ve online eğitim sistemlerine geçiş yapıldı. Yüz yüze eğitimin yerini alan uzaktan eğitim, üniversitemizde de 30 Mart’ta başladı. Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış’la uzaktan eğitime geçiş sürecini ve üniversitemizde sürece dair yapılan çalışmaları konuştuk.
Danış, gelecekte uzaktan eğitim ile yüz yüze eğitimin birbirine alternatif olarak değil, birbirini besleyerek ilerlemesi gerektiğinin altını çiziyor. “Öğrencilerimizin üniversitelerin fiziki ortamlarına duydukları özlem had safhada… Çevrim içi her platformdan bu ses geliyor. Bu pek tabii, yaşanmışlıklarla doğrudan ilgili… Dolayısıyla uzaktan eğitimin ne yaparsa yapsın dolduramayacağı bir alan var.”
Öncelikle üniversitemizde Koronavirüs salgınından önce var olan uzaktan eğitimin işleyişine dair bilgi verir misiniz?
Üniversitemizde uzaktan eğitim öncelikli olarak zorunlu dersler olarak bilinen Türk Dili, İnkılap Tarihi ve İngilizce dersleri için oluşturuldu. Farklı yerleşkelerimiz olması hasebiyle öğrencilerin kampüsler arası dolaşım zorluğunu göz önünde bulundurarak 2014 yılında bu üç dersi uzaktan eğitim yoluyla vermeye başladık. Bilgi işlem birimimizle oluşturduğumuz E-DERS sistemi üzerinden profesyonel çekimlerle ders videolarını öğrencilerimize sunduk. Ardından 2017 yılında bu üç dersin vize sınavlarını uzaktan eğitim sistemi üzerinden online yapar hâle geldik.
2019-2020 yılı itibariyle zorunlu derslerin içeriklerini yenilemeye başladık. Yeni içeriklere göre hazırlanan ders videoları peyderpey sisteme yükleniyor. Ayrıca Rektörlüğümüzün bu yıl başlattığı üniversite seçmeli ders uygulaması kapsamında bazı derslerin uzaktan eğitim yoluyla verilmesi için çalışmalar da devam ediyor. Bununla birlikte Meslek Yüksekokulu Sivil Havacılık Programımızın Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından akredite edilmesinden sonra sınavlar için Sivilsis adlı bir uygulama geliştirdik. Bu uygulamada her ders için ortak bir soru havuzu oluşturuldu. Öğrenciler vize ve final sınavlarını bu ortak havuzdan çıkan sorularla oldular. Bugüne kadar 8,000’e yakın öğrencimiz uzaktan eğitim sisteminden yararlandı.
“5 binin üzerinde öğrenci E-DERS sistemini kullanıyor”
Salgın nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok kısa sürede uzaktan eğitime geçildi. Üniversitemizde bu süreç nasıl gerçekleşti?
Öncelikle mevcut kullandığımız E-DERS sistemimizi üniversitemizde verilen bütün derslerinin yükünü kaldıracak şekilde revize ettik. Ardından otomasyon sistemimizdeki tüm dersleri öğretim üyeleri ve öğrencileri ile birlikte E-DERS sistemine kaydettik. Tüm öğretim üyelerimizi ve öğrencilerimizi E-DERS sisteminin kullanımına dair bilgilendirdik. Uzaktan eğitimde derslerin asenkron ve senkron şekilde yapılması noktasında kullanılacak yöntem ve uygulamalar için bilgilendirme kılavuzları ve videoları hazırlayıp hem öğretim üyelerimize hem öğrencilerimize sunduk. Uzaktan eğitim web sayfamızı güncelleyip tüm bilgileri, duyuruları ve kılavuzları buradan da erişime açtık. Bilgilendirmeler sonrası gelen sorulara da aktif şekilde dönüşler yaptı, ekibimiz. Bunun dışında hem sosyal medya hesaplarımızdan hem üniversitemizin web sayfası ve Öğrenci Bilgi Sistemi üzerinden güncellemeleri duyurduk.
Bütün bu süreç, ciddi emek istedi. Öncelikle Rektörümüz M. Fatih Andı ve rektör yardımcılarımız Zühtü Hakan Akpolat ve Fahameddin Başar’a teşekkür etmek istiyorum. Çok hızlı istişare etmemiz, uzlaşmamız, karar almamız gereken süreçlerde öğrenci, öğretim görevlisi ve eğitim sistemi kalitesi lehine pratik çözümlerle, çözümcül bir takım ruhunu diri tuttular. Uzaktan Eğitim Merkezi ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığı idareci ve mensuplarına ve yardımları için Öğrenci İşleri Daire Başkanlığından ilgili arkadaşlara, özellikle UZEM ekibinden Merve Araç ve Bilgi İşlem ekibinden Berk Kayatepe’ye özel teşekkür etmek isterim. Bu çalışmalar neticesinde E-DERS sistemimizden 365 öğretim üyesi, 5,643 aktif öğrenci yararlanmakta olup, sistemde 1,182 ders ve 9,006 ders videosu kayıtlı bulunmaktadır.
Şunu da ifade etmem gerek; uzaktan eğitimin online ayağına büyük önem veriyoruz. Çünkü eğitimin kalitesi öğretim üyesi ile öğrencilerin etkileşimi ile oluşabilir. Soru sorulmayan bir dersin niteliğini sorgulamak lazım. Dolayısıyla asenkron yapılan derslerde bile mutlaka öğrencilerle soru cevap ve değerlendirme kısmı olmasını tüm hocalarımıza önerdik ve büyük ölçüde bu şekilde bir süreç işlediğini söyleyebilirim.
Online eğitim kısa vadede yüz yüze eğitimin yerini alacak mıdır?
Yerini almak yerine birbirini takviye etmek kavramını kullanmayı tercih ediyorum. Online eğitimdeki en büyük endişemiz kalite sorunudur. Ancak kalite sadece online eğitimin değil örgün eğitimin de temel sorunu. Bu kalite sorununu ayrı bir platformda değerlendirmek gerekecektir. Ancak bu sürecin hepimize gösterdiği farklı hususlar var. Online eğitimin bazı zorlukları olduğu kanaatindeyim ama bu zorluk hem öğretim üyesini hem öğrenciyi besleyen bir zorluk. Çünkü online ders hazırlığı, içerik ve sunum noktasında yeni üretimlere ihtiyaç duyuyor. Bunun için yeni teknolojilerin, yeni uygulamaların öğrenilmesi, interaktif içeriklerin oluşturulması gerekiyor. Elbette bütün bunlar zamanla gelişecek. Bu zaman periyodunda bazı bölüm ve programlar hem örgün hem uzaktan eğitimle üniversite sürecini yürütmeyi öğrenip yeni modeller önerebileceklerdir, diye düşünüyorum. Ondan sonra belki bu soruya ülkemiz için daha sağlıklı cevap verebiliriz. Tabi temel hususlardan biri de öğrencilerin ve öğretim üyelerinin sosyalleşme ihtiyacı... Üniversiteye ve tüm eğitim sürecine sadece ders olarak bakmamak lazım. Sosyal etkileşim, öğrenci kulüpleri, kültürel ve sanatsal etkinlikler, sempozyumlar, spor faaliyetleri gibi hayata dair her şey hayatımızın önemli bir kısmını oluşturan eğitim ortamımızın da bir parçası. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda kampüs ortamının hayati fonksiyonları olduğunu söyleyebiliriz. Öğrencilerimizin üniversitelerin fiziki ortamlarına duydukları özlem had safhada… Çevrim içi her platformdan bu ses geliyor. Bu pek tabii, yaşanmışlıklarla doğrudan ilgili… Dolayısıyla uzaktan eğitimin ne yaparsa yapsın dolduramayacağı bir alan var. Zorunlu evde kalma süreci bittikten, bu eğitim sonrası yapılan sınavların çıktılarından, normalleşen üniversite iklim ve atmosferinden sonra, uzaktan eğitimi avantaj ve dezavantajları ile daha sağlıklı değerlendirebileceğiz.
“Uzaktan eğitimde de etkileşim çok önemli”
Uzaktan ve online eğitimin mevcut eğitime etkileri/katkıları neler olacaktır?
Uzaktan eğitimin tüm uygulamaları yüz yüze eğitime katkı sunmaktadır. Belki bu süreçten sonra çeşitli platformlar üzerinden yüz yüze derslere ek olarak veya bazen o derslerin yerine geçecek online dersler işlenecektir. Özellikle akademik takvim içerisinde çeşitli nedenlerle oluşabilecek ders eksiklikleri bu yöntemle telafi edilme yoluna gidilebilecektir. Online eğitimin en büyük katkısı mesafeleri ortadan kaldırmasıdır. Bu derslerin video kayıtla sunulması ile mesafeler dışında zaman sınırları da ortadan kalkmaktadır. Bu yöntemle zaten yıllardır hem ülkemizde hem de dünyada birçok üniversite öğrencilere uzaktan eğitim imkânı sunmaktadır. Dünyanın önde gelen üniversiteleri özel sertifika eğitimlerini ücretli veya ücretsiz olarak oldukça kaliteli prodüksiyonlarla herkese sunmaktalar. Bu süreç, tüm üniversitelerin uzaktan eğitimle daha çok haşır neşir olmasının yolunu açtı. Yani yeni olan uzaktan veya online eğitim değil, tüm üniversitelerin dolayısıyla akademisyen ve öğrencilerin bu eğitimle daha yakından hatta bazılarının ilk defa tanışmış olması.
Ancak bir kere daha altını çizmeliyiz ki, uzaktan eğitim için ders içeriklerinin, materyallerin daha interaktif olması ve öğrenci ile mutlaka etkileşim içinde derslerin işlenmesi gerekmektedir. Kalabalık öğrenci grupları olan bölümlerde bu etkileşimde eksiklikler görülebilir, bunun için de yeni çözümler arayışında olmalıyız.
Bunun dışında uzaktan eğitimin yüz yüze eğitime etkilerini/katkılarını fakülteler ve bölümler üzerinden ayrıca değerlendirmek gerekir. Örneğin Mimarlık, Mühendislik ve Fen Bilimleri alanında uygulama, proje ve deneysel dersler için laboratuvar ihtiyacı devam edecektir. Sosyal bilimlerde uzaktan eğitim süreci yürütmek nispeten daha kolay olacaktır. Fakat orada da, bir nevi usta-çırak ilişkisi diyebileceğimiz adeta meşk usulünde yürümesi gereken, böyle yürüdüğü zaman, ekollerin, yaklaşımların, hocadan öğrenciye tam anlamı ile geçebileceği bir süreç var. Özellikle eğitimin lisansüstü tarafında bu bire birliğin yüz yüzeden de öte kazanımları olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla gelinen noktada uzaktan eğitimin imkânlarından yararlanmak, içerikleri bu imkânlara göre geliştirmek ve güncellemek ama yüz yüze eğitimi bırakmamak hatta bire bir eğitimin de kıymetini anlamak, bir arada yürümesi gereken bakış açıları gibi görünüyor.
Uzaktan eğitim teknolojileriyle ilgili bizleri neler bekliyor?
Büyük beklentiler oluşabilir, uzaktan pek çok diplomalar hayal edilebilir. Masada otururken şu üniversiteden bu eğitim, diğerinden o eğitim talep edilebilir. Ancak uzaktan demek kolay demek değil. Evin muhteşem bir öğrenme ortamı ve iklimi olduğunu da iddia edemiyoruz, genel olarak. Evde roller birbirine girebiliyor ve zihinsel olarak pek çok sürecin birlikte işlediği öğrenme davranışı için ev, konsantrasyonu çok iyi sağlayabildiğimiz bir mekân olamayabiliyor.
Bununla birlikte hızla gelişen teknolojinin bizden istediği bedellerin ürkütücülüğü karşısında çaresiz kaldığımız da, hakikat… Uzaktan ve online eğitim sürecinde tercih edeceğimiz sistem için pek çok program ve uygulamayı yakından inceledik. En ince ayarlarına kadar algılamaya çalıştık. Ve fakat nihayetinde, bizi aşan bir yerde durduk. Çünkü çoğunlukla güvenlik açıklarına ilişkin belki de küresel güçlerin birbiri ile savaşlarından kaynaklanan pek çok iddia ile karşı karşıya kaldık. Bu iddiaların, iddialar karşısında şirketlerin açıklamalarının hakikatine hiçbir zaman tam olarak vakıf olamayacağız. İşte burası kötü bir kıskaç… Evlerimizin içine giren gözlerin isterse neler yapabileceklerine dair kurgularınsa sadece felaket senaryosu olmayabileceğini de biliyoruz. Bu bir sır değil... Özellikle kimi film ve dizilerde gelişen ve gelişecek teknolojinin insan hayatı ve toplumlar üzerindeki etkileri hem teknik hem etik açıdan gözler önüne seriliyor. (Black Mirror, Westworld vb.)
Yine de geleceği öngörmek çok mümkün değil. 2020 için kurgulanan kült bilim kurgu filmlerine göre tamamen makinalaşmış, uçan otomobil trafiğine geçmiş olmamız gerekiyordu veya tam tersi büyük bir nükleer felaket sonrası yeni bir başlangıca... (Geleceğe Dönüş Serisi, Beşinci Element, 2001: Bir Uzay Destanı, Blade Runner, Mad Max, Terminatör serisi vd.) Bunun yanı sıra bilgisayar ve cep telefonlarının ilk icatlarından günümüze geçirdiği muazzam dönüşümü de çoğu kişi öngörememiştir. Dolayısıyla net bir şey söylemek mümkün görünmüyor uzun vade için. Fakat uzaktan eğitim özelinde şunu söyleyebiliriz: Yeni modeller de geliştirilecektir, uzaktan eğitime rağbet de artacaktır. Ama bize düşen öncelikli görev kendi eleştirel mekanizmamızı ve etik kurallarımızı oluşturmaktır. Ondan sonra gelişen teknolojiye adapte olmak ve ondan ilkeler çerçevesinde yararlanmak daha kolay olacaktır.
Öğrencilerimiz ve hocalarımız yeni duruma kolayca alışabildi mi? Nasıl dönüşler alıyorsunuz?
Öğrencilerimiz ve hocalarımızın sürece adapte olmaları için gerekli tüm bilgilendirmeler hem web sayfası hem de mailler aracılığıyla sürekli yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Ayrıca mailler ve oluşturduğumuz çağrı merkezi aracılığıyla tüm hocalarımızın ve öğrencilerimizin soru ve taleplerine hızlı bir şekilde cevap veriyoruz. Bütün bu haberleşme araçları neticesinde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, hem öğrencilerimizin hem hocalarımızın sürece adapte olmaları çok zor olmadı. Yeni nesil zaten bilişim teknolojisinin içine doğduğu için bu sürece nispeten daha kolay adapte oldu diyebiliriz. Tabii, kitapları oradan oraya taşımak, dokümanları, materyalleri yeniden düzenlemek, bu materyalleri sistemle uyumlamak, online toplantılar içinde ve pek çok değişken arasında arka arkaya bilgisayar başında derslere girmek hocalarımız için hiç de kolay değil. Hepsine bu sürecin gönüllü birer paydaşı oldukları için teşekkür ediyorum. Bir de zorunlu şartlar hem öğrenciler hem hocalarımız için şöyle bir motivasyon oluşturdu: Bu zorlu süreçte, dersler herkes için nefes alma imkânı oldu. Uzmanların ısrarla önerdiği evde geçen zamanda rutinde olan işlerin sürdürülmesine katkıda bulundu. Bilgisayar ekranından da olsa, evdeki rolün dışına çıkmak, öğrenci ve öğretmen kimliklerini hatırlamak, iletişime geçmek, süreç içinde önemli sayıda kullanıcı için avantaj oldu. Diğer yandan gerçeklikten kopma duygusunun sürekli olması halinde insan ruhunda ne gibi değişiklikler olacağını bilmiyoruz. Bu sebeple uzun süreli olması halinde ekrana uzun süre maruz kalmanın da, uzun süre stabil kalmanın da hem ruh hem beden sağlığı açısından olumsuzlukları görülebilecektir ki, şimdiden hafif yollu şikâyetler de yok değil, bize ulaşan. O sebeple bütün bu süreç, gerçeğin yerini alarak ve gerçeğe alternatif olma iddiasıyla değil, gerçeğe katkı düzeyinde girer umarım, bundan sonraki hayatımıza…